• DEDEM EVDE YOK

    DEDEM EVDE YOK

    Dedemin kulakları iyi duymazdı; onun için anahtarı alt odanın penceresindeki kirişin aralığına bir yere iple bağlardık. İpi çektim, kördüğüm olmuştu; birden ip koptu ve anahtar fırlayıp bahçenin içinden geçen küçük dereye düştü. Şimdi eve nasıl girecektim? İrili ufaklı çakıllarla, taşlarla kaplı yoldan yürüyüp evin arkasındaki kümese gittim. Kümesin derme çatma…

  • Bir Öykünün yazılma evreleri

    Bir Öykünün yazılma evreleri

    Edebiyat dünyasında , yazarların yazma süreçlerini anlatan bir çok kitap var. Bu tür kitaplar ne kadar yaygın görünse de, yazarlar nadiren perdeyi aralayıp bir romanın, bir sahnenin, hatta tek bir cümlenin evrimindeki düşünce simyasını açığa çıkarır. Taslaktan son haline giden yolculuk nasıldır? Doğrusal mıdır yoksa dolambaçlı bir değişim midir? Yazarlar…

  • Mukadderat

    Mukadderat

    Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmur vardı. Otobüsteki iki genç kız oturdukları koltuklarda güvendeydiler. Süzülen yağmur sularının yol yol aktığı camın buğusunu elleriyle silip gelip geçenlere bakıyorlardı. Caddede hızla yürüyen, koşan insanların arasında araçların sıçrattıkları çamurlu suyla ıslanan kırklı yaşlarında iki kadın dikkatlerini çekti. Başlarına ve botlarının üzerine geçirdikleri naylonlarla yağmurdan…

  • Eşik

    Eşik

    Yeni bir mevsimin eşiğinde duruyor gibi görünsek de zihnimizde yaptığımız yolculuklarda bir sağa bir sola… ‘Şimdi ve burada’ Galeria Sinemalarına bitişik durumda, bir zamanların Asorti mekânı Sports International’ın ‘suya düşen bir hayal’ olduğunu kabul ediyorum. Sahildeki benzinciden ulaşım yardımı, Gelik’ten giderilen yeme içme içgüdüsü filan, Maslov‘un İhtiyaçlar hiyerarşisi yeniden gözden geçiriliyor.…

  •    İçimdeki Terzi

       İçimdeki Terzi

    Kumaşı eksik biçilmiş bir hayatın kenarında duruyorum bir yerim bol geliyor zamana bir yerim dar. Her sabah aynaya değil yüzümdeki dikiş hatalarına uyanıyorum Makasın sesiyle açılıyor gün keskin, soğuk, hatırlatıcı Parmaklarımda biriken suskunluk ipliğe ağır geliyor her iğne batışında çocukluğumdan bir parça kanıyor da kanıyor Söküklerimi gizlemiyorum rüzgâr oralardan girip…

  • YUFKA İLE REÇEL ARASINDA

    YUFKA İLE REÇEL ARASINDA

    Arkamdan bir ses geldi:— Kız, bu ne donla dolaşıyon! Arkamı döndüm; Arapgir’in dar, taş döşeli sokağında, ayağında pembe çiçekli şalvarı, başında beyaz tülbentiyle gülümseyen bir kadınla göz göze geldim. Gözleri pırıl pırıldı. Bizim elimizdeki fotoğraf makinelerine bakıp sordu:— Ne çekiyonuz bakayım?Sonra benim beyaz şortuma baktı, gülerek ekledi:— Benim şalvarımı da…

  • Karanlığa Işık Tutanlar

    Karanlığa Işık Tutanlar

    (Madame Cassandra)Ne körlüğümdübeni alıkoyangeleceği görmekten,ne de kirlenmişliğinhoyrat bakışı Okurdum doğrularıyıldızların dizilişinden,esen rüzgarıntaşıdığı kokudan,kimse inanmasa da bana Yakılan yuvalar,yok edilen yaşamlar,akan suyun kirlenmesibenim suçum değildiinanmasanız da Kızıla boyanantoprakhayata tutanamayanyaprakbenim suçum değildi Ben değildimanlatanKırmızı başlıklı kızımasum çocuklara Hypatia’ydım benMiletli AspasiaTarihin karanlığınaışık tutmuş,her seferindeküllerinden doğancadı kadınlardım Hamir Ergüven

  • DENİZİN ALTINDAKİ ÖFKE

    DENİZİN ALTINDAKİ ÖFKE

    Doğu Yücel’nin denizleraltında öyküsünün mizahi analizi : Denizi sevdiğini sanan çok insan gördük ama Doğu Yücel’in kahramanı başka: hem seviyor hem korkuyor ama sevdiğini de popüler beach’e götürecek kadar kapitalizmin etkisinde, Aşık mı gerçektende ? Bilmiyoruz. O da bilmiyor. Belki de modern aşk böyle bir şey:Korktuğun şeye doğru koşmak. Ya…

  • TARÇIN KOKAN SABAHLAR

    TARÇIN KOKAN SABAHLAR

    Fabrikaya gelen işçiler, mesaiye başlamadan önce sahlep satan adamın önünde sıraya giriyorlardı. Ali Efendi’nin sahlebi yıllardır hiç değişmeyen sıcaklıkla onları karşılar, tebessümle işlerinin başına yolculardı. Hele beyazlığın üzerine serpilen tarçın güne ayrı bir enerji katardı. Gebze girişindeki fabrikanın kapısı, işçileri ve soğuk sabahları o bildik, güzel kokuyla karşılardı. Ferdi beyazlığın…

  • neverland

    neverland

    Abim gözlerimin kapandığını söyledi, ablam yatırmak için beni kucakladı. Çırpındım, belki ağlarken onlara vurmuşumdur. Evdekiler istediklerini desinler, ben karnının nefes alır gibi inip kalktığını gördüm. Pencerenin önünde gözümü kırpmadan hep seni izleyeceğim. Oturduğum divandan sen gelene kadar kalkmayacağım. Gece oldu, gündüz oldu, günler bitti, düştüğün yerde canın da mı sıkılmıyor?…